Bir bilal vardı..

Bir bilal vardı..

Siyahi köle,yüreği pırıl pırıl inci tanesi…
Asrının siyah gülü…
Çöl sıcağında üzerine taşlar konulan, vücudu yara bere içinde bitkin ama sabırlı,ama imanlı Bilal…
Ehad, Ehad nidalarıyla dağı taşı inleten, gönül dostu Ebabekrin yüreğini eriten Bilal…

Şimdi bizim yüreklerimizin üzerinde Bilal’i ezen taşlar…
Yüreğimiz yara bere içinde…
Dillerimize Ehad sözü yakışmadı belki Bilal kadar …
Bilal misali yürekten dile getiremedik belki ama,
yinede merhametini umuyoruz ey en güzel dostu Peygamberin…
Satın al asra kölelik eden ruhlarımızı ve azat et….

Kurtuldu Bilal geldi Efendimizin yanına…
Bir sevda tutuştu ki içinde dillere destan…
Ayrılmazdı yanından,ağzından çıkacak bir söze bakardı Sevgilinin…
Gözlerinin içine bakıp beklerdi şu sözü…
" oku ey Bilal ,ezanı oku.."
Bilal dururmu bu sözden sonra, yüreğindeki aşkı getirir dile …
Her defasında daha bir şevkle…
Allahu Ekber Allahu Ekber…

Şimdi her ezanı Bilal okurcasına dinlemek düştü payımıza…
Her ezanda Bilal’den bir parça dinledik…
Aşkının dile gelmesini dinledik beş vakit…
Ve biz Sen’in ardında duramadık namaza ama hep bir umutla bekledik..
Bir gün bir ezan sonrası gelirsin diye….

Ve bir gün kahroldu Bilal… Sen gitmiştin yeryüzünden…
Sen’sizlik en çok Bilal’i mi vurmuştu Fatıma’dan sonra…
Nasıl bir acıydı bu…
Gözlerinin içine bakarak nefes alan beden, Sen’sizliğe nasıl tahammül edebilirdi…
Dayanamazdı buna canlar ve dayanamadı Bilal…
Ezan okuyamadı Sen’den sonra…
Adını anmaya bile yetmiyordu takati….
Sen’in gezdiğin yerlerde Sen’siz yaşayamadı Bilal…
Yüreğinin yangınıyla gitti uzaklara…
Bir gün düşünde gördü Seni sitem ediyordun…
"Bizi özlemedin mi ya Bilal neden gelmezsin.."

Bilal yandı, Bilal kavruldu…
Kuş olup uçtu Medine’ye…
Herkes onu bekliyordu Muhammed’li ezanlardan birini dinlemek istercesine…
Başladı Peygamber müezzini ama Sevgilinin adını anamadı düğümlendi boğazı…
Sen’sizliğin acısına dayanamadı, kocaman taşlara dayanan bedeni…
Yığılıverdi oracığa,gözyaşları içinde…
Sevdalı Bilal,siyahi müezzin Bilal…
Şimdi aramızda asrın Bilal’leri var ya Rasulallah…
Tenimiz esmer değil ama ruhlarımız esmer…
Yinede adını anınca düğümlenir boğazlar…
Gözlere yaşlar dolar…
Bilalin sevdasından bir parça taşır yüreklerimiz…
Siyahi ruhlarımıza güneş olup doğarmısın Efendim…
Olurda bir gün bizleride çağırırmısın huzuruna…
Sana Sen’sizlikle yoğrulmuş sevdalar sunduk ,temizle ruhlarımızı ya Rasulallah….
Temizle bizleri ya Rasulallah….

…Yaban Gülüm…
14 mart 2010

son demimde yanına alırmısın Efendim….

Uykusuz gecelere bir yenisini daha ekledim
Seni getirmeyen uykuları ben neyleyim….
Her gece umutla koyarken başımı yastığa
Seni getirmeyen düşleri neyleyim,sabahı neyleyim…..

Yine yolculuk var Sen’li diyarlara….
Sana sevdalı gönüller düştü yola….
Medine,benimse içimde kanayan yara
Sana gelmedikçe bulmayacak deva…..

Yüreğim hep yarım,yüreğim hep yaralı
Sensizlikte hiç tam olamam ki ben
Ay yüzlüm,Hasretim ..
ümitlerim tükeniyor bir bir
Beklemelerim son bulacakmı bir gün
Bitecekmi bu kavuran sürgün..

Gelemedim…yine gelemedim….
Medine yollarına düşemedim….
Bitiyor verilen nefes sayısı…
Ben yine gelemedim Efendim….

Bir avuç toprak istedim Sana gelenlerden
Medine kokulu,Ravza kokulu….
"Dünyadaki herşeyden değerlisin dediğin"
Mekke kokulu….
Mezarımda bana yoldaş olsun diye,Rasul kokulu….
Ben gelemedim Gül kokulum,Gül Efendim…
Bastığın topraklara yüz süremedim…
Hz. Sevban misali özledikce kapına gelemedim….
Özlemimi ,sevdiğimi diyemedim….

Şimdi bir kez daha haykırsam Sana
sevdamı hasretime katıp
Ellerimi Yaradana açıp

son nefesimde gelirmisin Efendim……..
son demimde yanına alırmısın Efendim….

Yaban gülüm (4 mart 2010)

Ben Sustum…..

Sustum….

Söylenecek her söze isyan edercesine…
Suskunluğumu sığınak bilip tükenircesine…
Geceye yasladım başımı ,gece sustu...
Ben sustum….

Kelime fırtınaları vardı oysa dimağımda….
Uzattım elimi tutunamadım kelimeler arasında…
Rüzgara yenik düştüm ,sözlerim sustu...
Ben sustum…

Seni anlatmak istedim kelimeleri toparlayıp…
Cümleler acizliğini fısıldadı usulca kayıp…
Sözlerim lal oldu düğüm düğüm,yüreğim sustu...
Ben sustum….

Hasret volkan misali kavururken can özümü…
Yağmura gizledim gözyaşlarımın ısladığı yüzümü…
Gözlerim dile geldi yağmur yağmur,feryat sustu...
Ben sustum….

Bir kalemim anlatırdı söze dökemediklerimi…
Anladım kağıtla buluşturmanın vakti geldiğini….
Bembeyaz sayfada tek nokta,kalemim sustu...
Ben sustum….

(Yaban Gülüm)
25 şubat 2010…